9 Kasım 2012 Cuma

Ceza – Türk Marşı





Ya bir öne gel, ya bir geri git
Ya da bana bırak hadi bu nasıl bir beat
Bir gün kralsın, bir gün varsın
Bir gün yoksun, bazen tok

Bu nasıl bir gün, bu yeni bir gün
Ve de bana neşe verebilecek bir gün
Her gün tekrar doğdum
Bazen soğudum kaçtım kendimden

Birden fazla yorucu olur
Dertler artar sorunu bulun
Kimler çözmüş ki bu sorunu?
Bizler bulsak da bu soruyu

Göremiyoruz, çözemiyoruz
Bir ileri iki geri yürüyoruz hep
Kimler gelmiş geçmiş
Sırlar var hep hiç çözülemeyen

Dünden kalmış ne var acaba
Çok tebrikler bulup alana
Tam bir yapboz hayat acımaz
Yoktur diyen bunu nasıl göremez?

Tabi göremez, bakamadı hiç
Kafasını çevirip o yere gömer hep
Birden fazla bundan varsa
Artık yandık hep

İnsanlar, insanlıktan çıkmış bazen gördüm gerçekten
Sen yok zannetsen de gerçek böyle her yerde
Haykırsan, inletsen de asla duymaz hiç kimse
Hep anlatsan, zannetmem ben duysun kimse bir yerde

Peri beni nerelere götürüyor veremedim ara bile
Bana bunu getiriyor geri geri gidiyorum arada bir
Sıkılınca adım atamadım ara tara beni hadi gelip al

Dere tepe koşuyorum ara sıra sıkılıp
Elime de bir kalem alıp aşıyorum tepe dere
Deli gibi yürüyorum gece gece kapa çene
Hadi bunu hece hece edip gelip al

Neyi bilemedik acaba ve neyi yürümedik adım atamadık elimize de ne geçmiş
Nerelere gelemedik acaba ve nereleri göremedik ve yanına varamadık hiç

Biri bana desin hadi bunun sonu nerelere varır neyin sonu bunu bana soruyorsun
Ama derin düşünenin külü kalır geri meri geri kalan iyi değirmeni çevirmeli mi?

Hadi bir de bunu başa alıp okuyalım ya da bunu boşa koyup okutalım, bu ne fayda?
Hele bir de yolu kesenlere bir yol açın, atı bile yarım adım ileride yürüyor

Kutu gibi dolu kafa beni deli ediyor ve sonu bile bile geri adım atamadığımız
Uçuruma gidiyorsak aman uzak olun geri durun yasak olan şeyler çok olur

Sürgün - (Zülfü Livaneli - Sezen Aksu)

--- Şarkı ---

Gökyüzünde yeryüzünde
Gün doğdu mu her gün ilk gün
Her gün aydınlıktır
Yoksa ümit her yer loş karanlıktır
Yar gurbette can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
Her gece aynıdır
Fırtınada ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır
Gül açsa da kuş uçsa da
Görmez dargındır
Her durakta her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır
Her şafakta her yudumda
Hasret sancıdır
Yol olsa da ses duysa da dağ aşsa da
Her adım son her an son adımdır
Tek başına yalnızlık
Bir yankıdır
Yar gurbette can yürekte
Bir kafeste ne amansız
Sonsuz ayrılıktır geçmez zaman
Her gece aynıdır

Fırtınada ak ayazda
Sürgün her yerde hep yalnızdır
Gül açsa da kuş uçsa da
Görmez dargındır
Her durakta her uykuda
Sürgün her nefeste yalnızdır
Her şafakta her yudumda
Hasret sancıdır

15 Haziran 2012 Cuma

Comfortably Numb - Pink Floyd (Türkçe Çevirisiyle)

Hello?
Merhaba?

Is there anybody in there?
Orada biri var mı?

Just nod if you can hear me
Eğer beni duyuyorsan sadece başını salla

Is there anyone home?
Evde biri var mı?

Come on, now
Hadi ama yapma,şimdi

I hear you're feeling down.
Duyduğuma göre iyi değilmişsin.

Well i can ease your pain
Pekala, acını hafifletebilirim. 

Get you on your feet again.
Ayaklarını tekrar yere bastırabilirim.

Relax.
Rahatla

I need some information first.
İlk önce bazı bilgiye ihtiyacım var.

Just the basic facts:
Sadece temel gerçekler:

Can you show me where it hurts?
Bana nerenin acıdığını gösterebilir misin?

There is no pain, you are receding.
Hiç acı yok, uzaklaşıyorsun

A distant ship's smoke on the horizon.
Ufukta kaybolan geminin dumanından

You are only coming through in waves.
Sen sadece dalgaları aşıp gelebilirsin.

Your lips move but i can't hear what you're sayin'.
Dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini. 

When i was a child i had a fever.
Çocukluğumda ateşim çıktığında.

My hands felt just like two balloons.
Elim sanki iki balon gibi şişmişti.

Now i got that feeling once again.
Şimdi aynı duyguyu yine yaşıyorum.

I can't explain, you would not understand.
Açıklayamam, anlayamazsın. 

This is not how i am.
Bu ben değilim.

I have become comfortably numb.
Son zamanlarda rahatça uyuşmuş biri oldum.

Ok.
Tamam.

Just a little pinprick.
Sadece ufak bir iğne deliği

There'll be no more.
Başka bir şey olmayacak

-Screams-
-Çığlıklar-

But you may feel a little sick
Fakat kendini biraz kötü hissedebilirsin.

Can you stand up?
Ayağa kalkabilirmisin?

I do believe it's working. good.
Sanırım işe yaradı.güzel.

That'll keep you going for the show
Bu gösteriye devam etmeni sağlayacak.

Come on it's time to go.
Hadi gitme zamanı geldi.

There is no pain, you are receding.
Hiç acı yok, uzaklaşıyorsun 

A distant ship's smoke on the horizon.
Ufukta kaybolan geminin dumanından 

You are only coming through in waves.
Sen sadece dalgaları aşıp gelebilirsin.

Your lips move but i can't hear what you're sayin'.
Dudakların kıpırdasa da duyamıyorum ne dediğini.

When i was a child i caught a fleeting glimpse,
Çocukluğumda hızlı ani bir bakış yakalamıştım, 

Out of the corner of my eye.
Gözümün ucuyla

I turned to look but it was gone.
Ama tekrar baktığımda gitmişti.

I cannot put my finger on it now.
Şimdi parmaklarımı onun üzerine koyamıyorum.

The child is grown, the dream is gone
O çocuk büyüdü ve Rüya bitti.

I have become comfortably numb.
Rahatça uyuşmuş biri oldum.

7 Haziran 2012 Perşembe

Prometheus'u izledim...

Balon!
Merakla beklediğim filmi; hüsranla izledim. R.Scott, sen ki Alien deyince akıllara gelen adamsın... Oldu mu şimdi?!
Bolca klişe, (beklemediğim) mantık hataları, hala din teması, yine bolca klişe!!!

---Bolca spoiler---
Mantık hatalarından seçmeler:
- Bilim adamlarından ikisi, 2 yıl uyuyup uyandıktan sonra (bilmem kaç ışık yılı), keşfe çıkar. Etraf tamamen yabancı. Bırak bişeye dokunmayı dışarı çıkmaya üçbuçuk atarım. Fakat bu (sanırım Millburn’dü adı) adamlardan biri ortalıkta dolaşan ve daha önce gördüğümüz hiç bir şeye benzemeyen yaratığa "geh bili bili" şeklinde yaklaşımı ile benden ve yaratıktan büyük taktir aldı!
Fifield ise tamamen nefes almak ve farklı hava şartlarından korunmak için dizayn edilmiş astronot kaskı içinde ot-tütün içmesi bana Cem Yılmaz’ın “Türkler Uzayda” güldürüsünü hatırlattı.
Burda yaratığa “geh bili bili” diyen Fifield olsaydı bi derece.. O zaman “adamın kafası iyi, heralde yaratığı kedi ile filan karıştırdı” diyebilirdim en azından :)

- Bana göre (ki aksi filmde belirtilmemiş) koca gezegende indikleri yerin direkt işin merkezini bulmuş olmaları garip?!

- Büyüklüğü neredeyse bir il, hiç yoksa bir ilçe büyüklüğündeki bir uzay gemisinin düşüşünden koşarak kaçmak bana yine C.Yılmaz’ın “Radyasyondan koşarak kaçan” adam tespitini anımsattı. Hele hele Shaw’un bu durumdan küçük bir kaya çıkıntısı ile kurtulmuş olması için verilmiş sağlam bir sadakası olduğunu gösteriyor. Üzerine böyle bir kütle düşen bir insanın kaya çıkıntısından kurtulabilmesi için o kayanın titanyum yahut saf elmastan oluşması gerekebilir! :)

- Sene 2090 da 2290 da olsa insan insandır, karnı boydan boya yarılan bir insanın 3-5 zımba ile kalkıp dünyayı kurtarması, koşması hatta yürümesi dahi beklenemez.

- Prometheus gemisinin, kendisinden 6 kat daha büyük bir uzay gemisine kamikaze yapması diyelim ki olası. Fakat bir uzay gemisinin hiç mi savunma sistemi olmaz?

- Bu biraz genel olcak fakat özel bir görevle uzaya yollanan adamlarının (IQ fazlalığından mıdır nedir bilinmez); içinde illa bir küstah, cool, arıza biri olmak zorunda mıdır? Bkz. Fifield.

- Yaşlı adamı gerçekten yaşlı birine oynatsaydınız ya? Çok dandik makyaj! Ne o yoksa Guy Pearce çok mu ısrar etti “Weyland’ı ben oyniim n’oolur Scott?”

- Shaw’un sanırım rahmi yoktu. Sevgilisiyle yatıp spermle-yumurta nerede nasıl döllendi? Yaratık içinde nasıl gelişti? Hadi bunlar allah tarafından oldu diyelim (bi yerde haç göster!!) ya adam prezervatif kullansaydı? Ya da dışarı… O zaman bu garip yaratık var olmayacaktı ve akış bozulmayacak mıydı? Bu sistemi düşünüp uygulayan ileri düzey akıl bu küçük ama önemli detay düşünmemiş miydi (Big things have small beginnings)?

- Açılış sahnelerinde dünyada su, hava ve bitki var; kısaca tabiat. Fakat o da ne?! Bir şey eksik! Dur ben şu göle bir maya çalayım!


Buradan sonrasında mantık hataları üzerinde durmayacağım. ;)

- Charlie'den (nedense) hoşlanmayan David (android)'in, Charlie'nin içkisine "yaratık sıvısı" katıştırdığında gülümsedim. Bana Nuri Alço'yu hatırlattı. Sanki Charlie'yi kötü emellerine alet edecekmiş gibi geldi. Aslında etti de fakat beklediğim gibi değil! :p

- Görüntü yönetmeni Dariusz Wolski'nin başarılı bir iş çıkarmış fakat aynı şeyi R.Scott için söyleyemeyeceğim.

- H.R.Giger'a söyleyecek tek bir sözüm olacak; "arkadaş sen nasıl bir insansın"? Ya da "sen insan mısın?"
Zaten büyük hayranı olduğum bir kişidir kendisi. Alien serisinin haricinde bir de Species'e imza atmıştır ki onun da tadından yenmez... Yalnız, enteresandır ki; filmin (Prometheus) cast'ında görünmüyor?




Daha bir çok var da şimdilik bu kadarı için vaktim vardı.. ;)

30 Nisan 2012 Pazartesi

Pentagram Beyond Insanity



Pentagram'ın MMXII albümünden "Beyond Insanity" şarkı sözleri

Raw pain addiction
Never ending run
So that’s the way you deal
When it’s all been said and done

Your prison is your past
It’s poisoning your mind
Her name is an exit
Like the key you’ll never find

Losing away chasing a lie
Whatever you say it‘s your denial
Losing away wasting a life
Whatever you say it’s
Beyond insanity

Ignorance lead us
In a mirror maze
Some do belıeve an illusion
Some do not care

Your burden is your craft
 Of poor decisıons made
Now we’re bound to madness
And this can hardly change.