31 Temmuz 2014 Perşembe

Peri Gazozu - Ercan Kesal (İletişim Yayınları - 198 Sayfa)

Son zamanlarda okuduğum en güzel kitap. Bir anı kitabı. Ercan Kesal'ın Anadolu'da tabiplik yaptığı yıllardan, çocukluğundan harmanlanmış yürek burkan, insanlığımızdan utandıran anılar.
Sunuş'unda da "...Bu yüzden, yazdıklarımla aramdaki mesafeyi kaldırmaya gayret ettim. Okur; hikayelerimi okumak yerine, "seyretsin" istedim. Bu, sinemasal anlatıma da çok benzeyen bir teknik demekti. Okuyucuma bir şeyleri "anlatmak" değil de "göstermek" istedim hep."
Diyor...

Kitaptan içimi acıtan bir kısım:
Yetmiş sekiz yaşındaki İbrahim Aslan ‘dualarım kabul oldu’ diye sevinçten ağlıyordu. Oğlu Emin’in kemikleri on sekiz yıl sonra bir kuyunun dibinde bulunmuş da ona seviniyormuş. Şimdi arkanıza yaslanın ve bir an düşünün n’olur. Bir baba, on sekiz yıl önce öldürülen ve kaybedilen oğlunun, kafatası ve kemikleri, yanmış halde bir kuyunun dibinde bulundu diye sevinçten gözyaşları döküyor! Bundan sonra bütün sevinçlerim bu ülkeye haram olsun…”

Bu kısım bana başrolünü de oynadığı "Küf" filminin senaryosunu oluşturuyor gibi geldi.


Bir güzel kısım da:

Şimdi bir türlü sığamayıp, delice bir kavgaya tutuştuğumuz, adına Anadolu denen şu kadim topraklarda, binlerce yıl önce hüküm sürmüş, bir Hitit kralının oğullarına bıraktığı vasiyete bakın isterseniz: ‘Öldüğümde beni, usulünce yıkayın, göğsünüze yaslayın ve toprağa bırakın.’ Bu kadar.” 



Neyse mutlaka okumanız gereken bir kitap "Peri Gazozu"

24 Temmuz 2014 Perşembe

Hayvanat Bahçeleri'nin Gereksizliği ve İnsafsızlığı Üzerine...

Oldum olası hazzetmemişimdir şu hayvanat bahçelerinden. "Çocuklar için faydalı ama" diyenler olabilir. Ancak gerek resimler, gerek videolar ile hatta pek yakında sanal gerçeklikle filan, çocuklarımız neredeyse dokunmuş kadar olacak. Gerçeğe yakın bir deneyim yaşayacaklar. Sırf çocuklar görsün diye doğalarından o ya da bu sebeple koparılmış bu hayvanların her ne kadar doğal ortamlarına uygun hale getirilmeye çalışılsa da; hayvan dediğin doğada olmalı!
Fakat hayvanları koruyup, nesli tükenme tehlikesi içinde olanları korumaya yönelik çalışmaları taktir ediyorum.
Gördüğüm en büyük hayvanat bahçesi Berlin Hayvanat Bahçesi gerçekten de hayvanları doğal ortamlarına uygun halde sergiliyordu. Ancak burası bile gerçeğini sağlayamaz ki!? Kutup ayısı için bir reyon vardı. Fakat kutup ayıları yüzlerce km2 lik alanda avlanırlar. Arslanlar keza aynı. Sen bunları al hayvanat bahçesi adı altında sergile. Çok görmek isteyen olursa gitsin hayvanları kendi doğalarında görsün, yaşasın. Nedir yani?

Tam da bu durumla ilgili hayvanların hayvanat bahçelerindeki durumunu anlatan bir çalışmaya rastladım internette. Fotoğrafçı Gaston Lacombe'un 5 ayrı kıtada 9 farklı ülkenin hayvanat bahçelerinde fotoğrafladığı "Captive (Esaret)" isimli çalışması.

Gaston Lacombe projesinden şöyle bahsediyor:
"Dünyanın her yerindeki hayvanat bahçelerine ziyaretçiler en güzel, vahşi ve nadir yaratıklarını görmek için bir beğenme beklentisiyle gidiyorlar.
Fakat çoğunlukla onların doğal alanlarından alınıp hapsedildikleri, acınası halleri fark edilmiyor.
İki yıldır Kuzey Amerika ve Asya'daki hayvanat bahçelerini çekiyorum.
Çoğu hayvanat bahçesini seviyorum - evet, gerçekten seviyorum.
Bazı hayvanat bahçeleri dünyadaki ender ve yok olan ve başka türlü hayatlarını devam ettiremeyecek türlerin yaşaması için büyük çaba harcıyorlar.
Buna rağmen, en iyi hayvanat bahçelerinde bile her zaman ihtiyaçlarından çok daha küçük alanlara, beton duvarlar arasına sıkışmış ya da tek gördükleri yeşillik odalarının duvarlara çizilmiş bitki resimleri olan hayvanlar bulunuyor.
Kafeslere hapsedilip yere bile oturamayan ve temiz suya ya da gün ışığına ulaşamayan hayvanlar var.
Böyle zamanlarda, hayvanlara bu şekilde muamele yapan bir sistemi desteklediğim için kendimi suçlu hissediyorum ve fotoğraf çekiyorum."