16 Temmuz 2015 Perşembe

BOŞANMA MI ÇOCUĞU ETKİLER, ANNE BABA TUTUMLARI MI?


Her birimiz “iyi eş, iyi anne, iyi baba nasıl olmalıdır” sorusunun yanıtı olarak egomuzun yarattığı ideal bir kalıba sahibiz. Bu kalıp genellikle kendi anne babalarımızın yaptıklarından veya yapmadıklarından şekilleniyor ve içinde yaşadığımız toplumun kültürü ve inançları ile destekleniyor.
Eğer anne ya da baba yapmaya layık gördüğümüz eşimiz egomuzun ona uygun gördüğü kalıplarda davranmazsa çocuğumuz bundan etkilenip zarar görecek diye korkuyoruz ve eşimizi kendi inançlarımız doğrultusunda şekillendirme çabası içine giriyoruz.
Ve oyun aslında egomuz sayesinde başlıyor, eşlerden biri diğerini ( genellikle kadınlar erkekleri ) ” sevgisizsin, ilgisizsin, umursamazsın – ya da bir şekilde – yetersizsin işte” diye eleştirmeye, yargılamaya başlıyor hatta bazen bu eleştiri ve yargılama reddediş yani boşanma ile sonuçlanıyor. Ortak bir anlayışta olup, farklılıklarını hoş göremedikleri için ayrılıyorlar.
Çocuklar bu olanları nasıl algılıyorlar derseniz, onların benmerkezci bakış açıları anneyi bir Tanrıça babayı bir Tanrı olarak görme eğilimindedir. Yalnızca onu yaratmak için yaratılmışlardır, kendisi de ileride cinsiyetine göre ya Tanrı ya Tanrıça olacaktır. Anne ve babalarının birbirini beğenmeyen, reddeden tutumlarına şahit olduğunda bu kalıpları bozulmuş olur.
Tanrı, Tanrıçayı ya da Tanrıça Tanrıyı küçümseyip, aşağılayıp durduğunda çocuk kime bağlandıysa onu dev, reddedilen diğer ebeveyni ise cüce gibi hisseder. Ya da belki anne – baba ilişkisinde şahit olduğu olayların içeriğine göre birini katil diğerini kurban gibi görecektir. Ama işin acı yanı onun iç dünyasında her ikisi de ona aittir, yaşam senaryosunun temel oyuncularıdır.
Çocuğun bakış açısından anne babanın değeri kendi değerinin, yeterliliğinin kanıtıdır. Değersizliklerine ya da yetersizliklerine inandığında bir yaşam boyu hem kökünü güçsüz bulacak hem de güçlü bir ağaç olmaya çalışmanın paradoksunu yaşayacaktır.
Geleceğe yansıttığımız “çocuğum zarar görecek” kehanetini gerçekleştiren işte asıl budur. Çocuk anne ve babasının birbirini onaylamayan tutumlarının aynasında kendini görür, ilk varoluş karmaşasını yaşar, bu çatışmayı değersizliğinin bir kanıtı olarak görür ve kendi dev-cüce ikilemini yaratır. Bu durumda ebeveynlerin evli ya da boşanmış olmasının önemi yoktur.
Oysa ebeveynlerden en az biri karşı tarafı yargılamadan, küçümsemeden bu ilişkide kalabilse çocuğun ne dev ne cüce, ne katil ne kurban olmayan “normal ve sağlıklı” en az bir yanı olabilecektir.
İster evli olsun, ister boşanmış gerçekten amacı “çocuğunun iyiliği ” olan bir ebeveyn egosunun “Tanrı mı haklı, Tanrıça mı haksız, görelim bakalım, hodri meydan” tarzı meydan okuyan tuzaklarına düşmekten kaçınır. Çünkü böyle yaparsa çocuğunun “en az bir sağlıklı yetişkin” modeline sahip olmasını kendisinin engellemiş olabileceğini bilir.
Bu nedenle çocuğu büyüyüp, kendi aklı ile yaşananların gerçek boyutlarını, neden ve sonuçlarını çocuklukta olduğu gibi yalnızca duygu süzgecinden geçirmeden yetişkin aklı ile değerlendirecek hale gelene kadar sabırla bekleyebilir.
Yanlış davrandığını düşündüğümüz partnerimiz için “o kadar biliyor, o kadar yapıyor” diye düşünebildiğimizde, kendi seçimimizle başlayan bu ilişkiye önce kendimizden başlayarak hoşgörü ve kabulle bakabildiğimizde, korkularımızın esiri olmadığımızda, çocuklarımıza hayata, yaşadıklarımıza ilişkin söylediğimiz, gösterdiğimiz her şey doğru oluyor ama her doğruyu ya da her doğru bildiğimizi söylememeyi başarabiliyoruz.
Kısacası bu durumda zor olan anne baba olarak kendi egomuzu idare etmek, aslında ebeveyn olduğumuzda kendi içsel dev ve cücemizi idare etmekte zorlanıyoruz. Bu bize zor geldiği için hatta farkındalığında bile olmadığımız için kendi rolümüzü bildiğimiz en iyi şekilde oynayıp gerisini hayata bırakmak yerine, hem oyunu oynama hem de eşin rollerini yönetme derdine düşüyoruz ki işte o zaman gerçekten düşüyoruz. En sevdiğimiz varlıklar olan çocuklarımızın varoluş ikilemini yaratıyoruz.
Oysa çocukların bu hayata başlarken yollarını bulmak için tek gereksinim duydukları şey gücünü kendinden alabilen ve böylece model olabilen sevgi dolu bir rehber, hepsi o kadar!
Bu hayat oyununda çocuğunuza rehber olma sorumluluğunu üstlendiyseniz, gücünüzü yalnızca kendi kaynağınızdan alarak bunu yapabilirsiniz.
Karşı tarafı suçluyorsanız aslında o gücü bulmakta zorlanıyorsunuzdur. Öyle anlarda bilin ki içinize dönmeye, güçlenmeye, egonuzun sınırlarını yetişkin aklınızla tekrar yapılandırmaya ihtiyacınız var.
Gerisi zaten bizim kontrolümüzün dışında ve hayatın emrine amade.
Sevgiyle hep…
Psikolog Gülgün Sharafat
Kaynak: http://www.istanbulparent.com/yazarlardan/bosanma-mi-cocugu-etkiler-anne-baba-tutumlari-mi/