25 Ekim 2011 Salı

www.zekiminkeyfi.com 'dan

- Az kaşardan TOST, cok kaşardan DOST olmaz ...

- Kadınlar duyduklarına aşık olur erkekler de gördüklerine ,
 o yüzden kadınlar makyaj yapar, erkekler de yalan söyler... :))

- İyimserler ve karamsarlar arasında tercih yapmamız gerekmez. Onlara ihtiyacımız var...Örneğin; iyimserler uçağı icad ettiler, karamsarlar paraşütü...

- Sadece sarılıp uyuyalım' diyen adamın yalanıyla 'Sadece mağazaları gezeceğim bir şey almayacağım' diyen kadının yalanı kıyasıya yarışır...

- Cenneti iklimi, cehennemi sosyetesi için seviyorum.


www.zekiminkeyfi.com 'dan

20 Ekim 2011 Perşembe

DAVET - CAN YÜCEL

"şunları bir araya toplayayım.
Bir güzel muhabbet edelim" diye düşündüm.
Mutfak işinden de anlarım.
Donattım sofrayı.
Bayağı uğraştım.
Hepsinin, ayrı ayrı ne
yemekten, ne içmekten
hoşlandığını iyi bilirim.
Bayağı da para gitti.
Birinin yediğini öbürü yemez.
Ötekinin içtiğini beriki içmez.
Dört kişilik sofra kurdum.
Mumları da yaktım.
Bak hepsi, Erick Satie severdi.
Hatırladım.
Müziği de ayarladım.
Geldiler.
20 yaşında ben,
35 yaşımda ben,
40 yaşımda ben ve
bugünkü ben dördümüz.
Birden yirmi yaşımı, otuz beş yaşımın karşısına oturttum.
Kırk yaşımın karşısına da, ben geçtim.
Yirmi yaşım, otuz beş yaşımı tutucu buldu.
Kırk yaşım ikisinin de salak olduğunu söyledi.
Yatıştırayım dedim.
"Sen karışma moruk" dediler. Büyük hır çıktı.
Komşular alttan üstten duvarlara vurdular.
Yirmi yaşım kırk yaşıma bardak attı.
Evin de içine ettiler.
Bende kabahat.
Ne çağırıyorsun tanımadığın adamları evine ...
 
CAN YÜCEL

11 Eylül 2011 Pazar

Soner Gunday (Bir tanedir)

"Buhranlı bir sonbahar akşamı uçarak döner tekme attım nazlı yarime"

"Sevdiceğim uğruna vurularak ölmeye razıyım fakat kurşunlar ıska geçse daha iyi olur hey olur can olur"

"Cesurca yaladım leoparı"

"Hiç yellozla tanışmadım."

"Emiş gücüm 50 watt."

"Ortaçağda dük dövmek göt ister."

"Gözleri fettan gelin, kaşları keman gelin, sen niye ellerin oldun ha götüne koduum gelin? (hiciv)"

"Tek seferde çözemiyorum yar sütyenin kopçasını."

"Yarim dürümü hatalı saranda etler döküldü ziyan oldu bir sonbahar akşamı (slow)"

Fahrenheit 9/11’ i izleyen George Bush’un yorumları..

Michael Moore’un Fahrenheit 9/11’ ini izleyen George Bush’un yaptığı yorumlar:

Başkanı canlandıran aktör kesinlikle inandırıcılıktan uzaktı.
Seçimlerde yaptığım hileler çok basitleştirilmiş.
Michael Moore biraz daha bekleseydi, O’nu nasıl sınır dışı ettiğimizide filme ekleyebilirdi.
Moore’un hakaretlerinin sadece %97’si doğru.
Filmin tamamını izleyemedim, boğazıma patlamış mısır kaçınca yarıda bırakmak zorunda kaldım.
Filmde neden Örümcek Adam yoktu?
Filmin büyük bir bölümünü Chaney yüzünden duyamadım.
Sanırım, filmin ana teması “yakan top” oyunuydu, ortadaki adam rezil oldu.


Kıvanç Eliaçık’ın Radikal gazetesinin ekindeki yazısından alıntıdır.

Kadınlardan asla duyulmayacak cümleler !?

Kadınlardan asla duyulmayacak cümleler...
* Peki hayatım öyle diyorsan öyle olsun... (Favorim)
* Bu aralar arkadaşlarını çok ihmal ediyorsun...
* Annem de seni çok beğenmiş...
* Metrekaresinin ne önemi var, evde mutluluk olsun...
* Çocuğumuza ne ismi koyalım?...
* Senin servisin var, ben de evdeyim, ne arabası?...
* Akşama ne yapayım, çok şükür her şey var?...
* Sen yorgunsun, istersen çocuğu ben uyutayım...
* Annemler bize gelmek istiyordu, davetliyiz dedim...
* Her şey çok ucuzlamış, pazar için 10 milyon yeter...
* Spor giymene bayılıyorum, sana çok yakışıyor...
* Sana şöyle güzel bir çay koymamı ister misin?...
* Gol bence de ofsayt kokuyordu...
* Bugün televizyonda seyredilecek bir şey yok...
* Eğer sıkışıksak bu sene tatile çıkmayalım...
* Babam mesleğinin gelecek vaat ettiğini söylüyor...
* Ek kart istemem, seninki yeter...
* Sen maç izlerken ben ütü yaparım...
* Bugün halı sahada kaç gol attın?...
* Senin yanında o kadar mesutum ki...
* Ben hazırıııım...

Hatun kişilerin kulakları çınlasın.. :)

Türk erkeği mangal sever



Türk erkeği mangal sever

Aslında dünyanın her yerinde erkek 'milleti' genel olarak mangal yapmaktan çok hoşlanır.

Hatta, açık ateş üzerinde et pişirmenin erkeklerin genleriyle ilgili olduğuna dair görüşler bile mevcuttur. Ben, yaza hızla yaklaştığımız şu günlerde çoğumuz için en büyük pişirme keyiflerinden biri olan mangalda ızgara tekniği konusunda sizlere birkaç ipucu vermek istiyorum. Böylelikle bu keyfinizi daha rafine hale getirebilir ve çok daha lezzetli mangal yemekleri yiyebilir, yedirebilirsiniz.

Bugün dilerseniz sizlere önce, mangalda pişireceğiniz etlerle sebzelerin aromalarını ve görünüşlerini farklılaştıracak birkaç 'yeni fikir' önererek işe başlayayım. Bu yeni fikirleri deneyin, gerçekten çok güzel sonuçlar alacaksınız.

1-Etlerin pişmesine bir-iki dakika kala mangal kömürlerinin üzerine biraz limon veya portakal kabuğu atarsanız, bunların yanmasıyla ortaya çıkacak olan aroma, özellikle balık ve tavuk ızgaralarınıza çok hoş bir rayiha verir.

2-Birkaç diş soyulmamış sarmısağı hafifçe ıslatıp mangal kömürünün üzerine pişmenin son bir-iki dakikasında atarsanız, bunların yanmasıyla çıkacak dumanın aroması da etlerinize ve hatta ızgara sebzelerinize muhteşem bir lezzet katar.

3-Kuzu pirzolası pişiriyorsanız, bir saat soğuk su dolu bir tas içinde ıslanmaya bırakacağınız kuru biberiye (rozmari) otunu pişirmeye başlarken kömürlerin üzerine serpip, bunların yanmasıyla ortaya çıkan dumanla etlerinizi 'isleyebilirsiniz'. Bu otları soğuk suya yatırmanızın sebebi, yanmalarını geciktirmek ve daha fazla duman çıkarmalarını sağlamak.

4-'İslemek' ya da 'füme etmek' için mangal size sınırsız fırsatlar sunar. Bunların başında mangal kömürünün üzerine aroma içeren bazı ağaçların yongalarını atma yöntemi gelir. Örneğin kiraz, ceviz, meşe gibi ağaçlardan yonga bulabiliyorsanız, bu yongaları önce bir saat boyunca soğuk su içinde bekletip ardından kömürlerin üzerine serpiştirerek yanmalarını sağlayabilirsiniz. Böylelikle de bu kokulu ağaçların harika rayihaları etlerinizi füme ederek çok farklı lezzetler verir. Bence bu yaz mutlaka denemelisiniz.

5-Füme etme işinde taze baharat otlarını da kullanabilirsiniz. Örneğin taze kekik, adaçayı, taze fesleğen veya taze mercanköşk otlarını pişirmenin son iki dakikasında kömürün üzerine serperek etlere yepyeni füme lezzetleri katabilirsiniz. Bunun için bu otların tohumlarını alıp şimdiden balkondaki saksınıza ya da bahçenize ekebilirsiniz zira bu günler bu işin tam zamanı.

6-Eğer ızgara telinizi iyice temizleyebilirseniz ve hatta ayrı bir ızgara teliniz varsa, bunun üzerinde ızgara meyve yapıp bunları tatlı olarak servis edebilirsiniz. Örneğin ananas dilimleri, yarıya kesilmiş şeftali ya da yarıya kesilmiş kırmızı erik gibi. Yoğurt ve balı karıştırarak bunların üzerine bir tatlı sosu da yapabilirsiniz.

7-Mangalın doğrudan kömür ateşine maruz kalmayan kenar kısımlarında, alüminyum folyo içine paketleyeceğiniz sebzeleri telin üzerine koyup, buğulama yoluyla pişmesini sağlayabilirsiniz. Bu sebzeleri de ızgara etlerin yanında servis edebilirsiniz.

8-Mangalda buğulama tekniği bütün balıklar için de çok uygundur. Yine alüminyum folyonun içine balığı ve birkaç limon dilimini koyup paket haline getirin ve mangalın kenar kısımlarında yavaş yavaş pişmeye bırakın.

9-Izgara etlere ve sebzelere ızgara izleri çıkarmak ve bunların çapraz baklavalar olmasını sağlamak görüntü güzelliği verir ve bence çok önemlidir. Bunu yapabilmek için: Önce et veya sebzeyi size göre 45 derecelik bir açıyla ızgara üzerine yerleştirin. Pişme süresinin tam yarısında, bunları bu kez tam tersi yönde kendilerine göre 90 derece açıyla çevirip ızgara üzerine tekrar koyun. Resimde gördüğünüz ızgara izlerini elde edersiniz.

10-Zeytinyağı, dövülmüş sarmısak ve sirkeyi karıştırarak hazırlayacağınız bir 'yağlama' karışımı hem etlerinizi ve balıklarınızı yağlamak için, hem de harika bir lezzet katmak için idealdir. Deneyin.Güzellikle kalın, yaratıcı olun.

Mangal yapmanın olmazsa olmazları
Esasen bir pişirme 'tekniği' olan mangalda ızgara yapma, her yemek tekniğinde olduğu gibi belli bazı temel kurallar içeriyor. Aşağıda sayacağım bu kurallara sadık kaldığınız ölçüde, mangalda yapacağınız ızgaralar çok daha başarılı oluyor:

1. Organize olun
Mangal işlemine başlamadan önce kömürünüz, çıranız, kullanacağınız aletler, et, sebze ve ızgara yaparken kullanacağınız lezzet vericiler önceden hazırlanmış olmalı. Telaşı ve hatayı önlemenin ilk ve en önemli yolu bu.

2. Kömür miktarını baştan iyi ayarlayın
Mangal ızgarası yaparken temel kural şu: Kömürler, yiyecekleri pişireceğiniz yüzey alanından sağa ve sola doğru onar santim daha fazla yayılmalıdırlar. Daha sonra kömür eklemek yerine en baştan bu kuralı uygulayın ve kömür miktarını bol tutun. Kömürleri tutuştururken, gazyağı ya da kimyasal özellikli tutuşturucu kullanmaktan kaçının. Bunlar et ve sebzelerinize nahoş bir koku katarlar. Ayrıca sağlığa da zararlıdırlar.

3. yüksek ısıYA ulaşmadan pişirmeye başlamayın
Mangal ızgarası, 'yüksek ısı' ile pişirme yöntemidir. Zira kömürün aromasının yiyeceklere geçebilmesi ve aynı zamanda da et ve sebzelerin üzerinde ızgara izleri bırakabilmeniz için ısının yüksek olması gerekir. Kömürlerin üzerini ince bir kül tabakası kaplayıp, içlerinden kor ateş göründüğünde, doğru ısıya ulaşılmıştır. Ayrıca şu testi de yapabilirsiniz: Elinizi ızgara telinin duracağı yükseklikte ateşe yaklaştırın. Eğer elinizi en fazla iki saniye orada tutabiliyorsanız, ateş yüksek ısıya ulaşmış demektir. Beş saniye elinizi çekmeden tutabiliyorsanız ısı düşük, dört saniye tutabiliyorsanız ısı orta ve üç saniye tutabiliyorsanız ısı orta-yüksektir. Yüksek ısı seviyesine gelmeden lezzetli pişirme yapamazsınız.

4. Izgaranızı temiz tutun
Izgara teline yapışmış eski yemek kalıntıları üzerinde ızgara yapmak kadar itici bir şey düşünülemez. Ayrıca, eğer ızgara teliniz kirli ise, pişireceğiniz yiyecekler tele yapışacaktır. O nedenle ızgara telini/demirini mangal partisi bittikten sonra mümkünse tel bir fırçayla kazıyıp sabunla iyice yıkayıp kaldırmak gerekir. Aynı zamanda da pişirmeye başlamadan önce tekrar yıkayıp kuruladıktan sonra mangalın üzerine koymalısınız.

5. Izgara telini yağlayın
Et, balık ya da sebzelerin ızgara demirine yapışmasını önlemek için mutlaka işe başlamadan önce teli yağlamanız gerekir. Bunun için katlanmış bir kağıt mutfak havlusunu yağlayıp, uzun bir maşayla telin üzerine sürebileceğiniz gibi, yarıya kesilmiş bir kuru soğanı zeytinyağına batırıp uzun bir çatalla da ızgara telini yağlayabilirsiniz. Soğan, çok hafif de olsa, tele bir aroma katacaktır.

6. Etlerinizi çatal batırarak çevirmeyin
Özellikle biftek, bonfile ve pirzolaları sadece maşa kullanarak çevirin. Zira eğer etlere çatal batırarak çevirirseniz, çatalın açacağı deliklerden etin içindeki lezzetli su dışarı akar ve siz lezzetsiz, kurumuş bir et ya da tavuk yemek zorunda kalırsınız. Ayrıca etlerinizi çok fazla pişirip kurutmamalısınız. Etler en azından orta pişmiş olmalı ve bir miktar sulu kalmalıdır. Aksi halde yediğiniz şeyin tahta parçasından farkı kalmaz.

7. Etleriniz pişerken üzerlerine yağ veya sos sürün
Et ya da tavuğun daha farklı bir lezzet vermesi için farklı karışımlarla bunları marine etmek iyi fikir olabilir. Ayrıca, etler pişerken bunları arada sırada bir fırça kullanarak zeytinyağıyla yağlamak ve hatta üzerlerine marine karışımından ara sıra sürmek gerekir. Burada şu noktaya dikkat etmeniz önemlidir: Eğer süreceğiniz sos, örneğin marketlerde satılan 'BBQ' (Barbekü) sos ise, bu güzel sosu pişmenin en sonuna doğru etlerin üzerine sürmeniz gerekir. Zira içinde şeker bulunan bu ve bunun gibi sosları erken sürerseniz şeker yanıp karamelize olur ve bu da etin lezzetini bozar.

8. Kalın etleri kapak kapalı olarak pişirin
Biftek ya da bonfilelerinizi kalın olarak yemeyi seviyorsanız ya da bütün bir piliç pişirecekseniz, o zaman mangalda 'dolaylı' (indirect) pişirme yöntemi ile pişirmeniz daha iyi netice verir. Bu yöntemde kömürler mangalın iki yanında oluyor, ızgara teli ise tam ortada. Yani kömürlerin ısısı yiyeceklere alttan ve doğrudan gelmiyor, yanlardan dolaylı olarak geliyor. Bu yöntemle kalın etleri pişirmek istediğinizde, (varsa) mangalın kapağını kapalı olarak pişirmelisiniz. Kapağı her açışınızda pişirme sürenize 5-10 dakika daha ekleneceğini unutmamalısınız.

9. Etleri piştikten sonra birkaç dakika dinlendirin
Pişme sırasında etlerin suları etin orta yerinde toplanır. Bunları kesme tahtası üzerinde bir-iki dakika dinlendirdikten sonra servis yaparsanız, bu suların etin tüm iç dokularına yeniden dağılmış olmalarını sağlarsınız ki bu da lezzeti ziyadesiyle artırır.

10. Mevzinizi hiçbir zaman terk etmeyin
Mangal tekniği en kolay pişirme tekniklerinden biridir. Ama buna rağmen sürekli bir dikkat gerektirir. Bu hem pişen malzemenin lezzeti ve doğru pişmesi, hem de olası bir tehlikenin önlenmesi içindir. O nedenle mangal işine başladıktan sonra mangalın başından mümkünse ayrılmayın.Keyifli bir mangal sezonu dileklerimle.

Kedilere Bayılırım... :)


Dünya Basın Fotoğrafları

























Korsan cd satıcısıyla diyaloglar... :D

Ankara'dan kalkıp istanbul'a hasbelkader yerleşmiş bulunan 3 erkek ev arkadaşı olunca, eve porno cd alımı en büyük ihtiyaçlardan biri oluyo haliyle. Yalnız bunu kapıya koyduğunuz ekmek torbasına "ramazan abi, bi gaste, bi süt, varsa bi de konulu yolla" notuyla yapamıyosunuz ne yazık ki. Görev dağılımı, iş bölümü gibi ilkel bi kabilenin bile rahatlıkla gerçekleştirebildiği mevhumlardaysa daha önceden kimsenin birebir satıcıyla diyalog kurmamış olmasından dolayı sıkıntımız var; ankara'da hep pornocu samimi bi arkadaş bulunmuş, zamanında tüm pornolar o zavallıcıktan alınmış ve hatta porno alımı dışında hiçbi diyalog kurulmamış, king oynarken karaye dahil edilmemiş, hor davranılmış. muhtemelen o ibnenin ahı tutuyo ve biz 3 erkek bir süre birbirimize çarpmamaya gayret ederek evde non stop ereksiyon halinde geziyoruz. bilhassa sabahları görülmeye değer durumdayız. ereksiyonun en kudretli anlarının yaşandığı o sabah saatleri kahvaltıya denk geliyo, "ibrahim, kaşarı uzatır mısın abi" diyorum, "dur lan fırlatıyım hehe" cevabıyla karşılaşıp, adamın taşşaklarının esnekliği ve boxer lastiğinin penis salınımını artırıcı fırlatış gücünden yararlanarak yaptığı bir nevi ilkel mancınıktan fırlayan kaşar dilimlerini hayranlıkla seyrediyorum. Age of empires'ta karakter olsak safi üçümüz bi kasabayı yerle bir eder, town center'a rahat gireriz çüklerimizden çıkan "doink doink" sesleriyle diye düşünerek huşu içinde gülümsüyorum.
Yeterince kaşar fırlatıp -ki boyutun hakkaten önemli olmadığı, önemli olanın fırlatış işlevi olduğunun birebir deneyle kanıtlandığı bu dönem hepimize huzur vermiştir- birbirimizi s.kmek dışında 3 pipiyle yapabileceğimiz her tür iğrençliği yaptıktan sonra konuya kesin çözüm getirmemiz gerektiği konusunda hemfikir oluyoruz: eve porno cd alınacak! Görev ilk olarak yavuz'a düşüyo. Yavuz, her ne kadar kendisinin "porno cd badak'ı" olduğunu iddia etse de görev görevdir diyerek, alıp bizi yanına bostancı çarşı'ya götürüyo. ilgiyle izliyorum yavuz'u. Sinsice cd satıcısına yanaşıyo, etrafındaki müşterilerin birer birer ayrılmasını beklerken "abi bak potemkin zırhlısıyla yurttaş kane var, alsak mı ben çok merak ediyorum" benzeri vizyonumuza ve misyonumuza tamamen aykırı cümleler kuruyo. İbrahim'in gözlerini pantolonuna kaydırarak "yavuz hşş çaktırmadan bak lan, zırhlının hasosu burda, hücumbot gibi oldum, kruvazer oldum hadi lan" deyişiyle beraber yavuz atağını yapıyo "eee şey abi...sen de şey var mı...film....eee....film ya...şey...mikili film??"......kısa bir sessizliği takiben, satıcının gözlerindeki yavşak bakışı yakalıyorum, gözleri bize "olum mikili ne lan ahahah en son 1988'de vhs kiralanırken söylenmişti o laf" diyo adeta. yavuz'un eline tutuşturuyo bi cd, "aşk gemisi" isminde, hemen parayı verip uzaklaşıyoruz. eve gelip koyuyoruz filmi, lakin eşşek sıpası "mikili" dediği için cd'ci muhtemelen elindeki en soft filmi veriyo bu çocuklar masum heralde diye düşünüp, bilmiyo tabi kahvaltı masasında kaşarlar uçuşuyo. filmin 1 sahnesinde 10 saniye kadar meme görünüyo, o kadar. hayır bi de konu bence gayet güzel, gayet duygusal; ben oturup izledim diye kınanıyorum sonra.
ilk deneme başarısızlıkla sonuçlandıktan sonra görev, ev encümeni kararıyla bana veriliyo. işin kalbine inmeyi istiyorum, kurumsal bi çalışma olsun, her akşam gidilen cheers tadında bi pornocu mekanımız olsun istiyorum. dolayısıyla seyyar satıcılardan ziyade bu işi hakkıyla yapan dürüst,kaliteli,mahalli esnaflara yöneliyorum (ühüü erotik shop lan işte evet) durum çok özetle şu oluyo: (bkz: yeni baslayanlar icin kadıkoy/@depeyi)
Sonunda ibrahim, birimizi tek memeye azan bi yeni ergen, bir diğerimizi ibne belleyince kontrolü eline almaya karar veriyo. ve ibrahim'den cd'ler akmaya başlıyo. rahibeler mi dersin, sekreterler, hemşireler mi dersin uzunca bi süre evde hemen hemen tüm sektörlere hitap edebilecek bi porno arşivi oluşuyo. yenibir.com oluyoruz adeta herbirimiz, kariyer.net oluyoruz. cd'ler kategorilere, kalitelere göre ayrılıyo. ankara'dan gelen konuklara özel ustalara saygı kuşakları düzenleniyo.kahvaltılar normale dönüyo. bundan sonra işin "merak" kısmı başlıyo. "olum eşşekli aldım bak" la başlayan süreçte artık masturbasyon hayatımıza katkısı bulunmayan ama "vay anasını neler varmış dünyada" diyerek birer belgesel edasıyla seyrettiğimiz filmler sezonu açılıyo. açılıyo açılmasına da, porno alımında sensei bellediğimiz ibrahim'in üşengeçliğinin başına iş açması da yakınlaşıyo.
Sevgili ibrahim meğer sen bunları şirketin hemen yakınında bulunan kavacık köprüsünden almasın mı? alsın. lakin adam o kadar çok cd almış durumdaki nerdeyse kanka olmuş satıcıyla. ve birgün geliyo....o kara perşembe akşamı...ibrahim mesaisinden patronu ve müdürüyle çıkıyo...hergün tek başına yürüdüğü o yolu bu defa o ikisiyle yürüyo...bi ürün lansmanı ve onun pazar araştırmalarıyla ilgili ciddi ciddi konuşuluyo, bu araştırmada ibrahim'in gösterdiği üstün performanstan ve boş olan bir üst müdür yardımcılığı kadrosuna en büyük adayın ibrahim olduğundan bahsediliyo...ta ki tam köprünün üzerindeyken...cd'cinin, ibrahim'in kariyerini bitiren o efsane sözüne dek....
- ibrahim abi, hehe, abi gruplu-köpekli getirdim abi sana, istiyodun ya hani....
ibrahim bi sigara yakıyo, başı öne eğik...sıkı bi nefes çekiyo...."gene de yenicem ulan seni istanbul! yenicem!" diye haykırıyo gözleri....
Yarramın başını yenersin ibrahim, başını....uzat hadi kaşarı uzat şurdan...

http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=korsan+cd+saticilariyla+diyaloglar&kw=&a=&v=&p=13  "depeyi" takma adlı kişinin ekşisözlük'ten alınma yazısıdır.

Bu da ne demek?

"Yağmurda sucuk gibi ıslandım" diye bir tabir vardır. Bu nasıl mümkün olabilir ki arkadaşlar? Bir insan sucuk gibi nasıl ıslanabilir ki? Sucuklar hep yağmurda mı dolaşırlar? Sucuk ile yağmur ve su arasında bir bağ kurabilen varsa beri gelsin...

Güzel bir fıkra.. Sağlıklı Tavşan...

Bir tavşan ormanda koşarken, esrar saran bir zürafa görür.
Ona:
- Dostum Zürafa, içme bunu, sağlığına zararlı, koşalım form tutalım der ve baslar bunlar koşmaya.
Biraz sonra kokain çekmeye hazırlanan bir fil görürler ve
- Fil arkadaşım, kokaini bırak, gel bizimle koş beraber form tutalım, diyerek ikna eder.
Biraz koştuktan sonra kendine eroin enjekte etmeye hazırlanan aslanı görürler.
- Sevgili aslan kardeş, batırma kendine bunu, gel bizimle koş sana da iyi gelir, der ve aslan yaklaşır tavşana ve yumruğunu indirir tavşanın suratına.
Diğerleri şaşkın…
- Niye yaptın bunu, iyiliğimizi istiyordu.
- Bu salak her extacy aldığında ormanda deli gibi koşturuyor bizi....

Bilgi İşlemcileri Mutlu Etmenin Yolları

Tam olarak meslekdaşlarım için hazırlanmış süper saptamalar...

Bizi mutlu etmeniz için altın ipuçları.

1. Eğer bizi kahve makinesinin başında ya da sigara molasında yakalarsanız muhakkak bilgisayarla ilgili bir soru sorun. Bizim dünyada anladığımız tek şey teknolojidir ve molayı sizin sorularınızı yanıtlamak için verdik. Bilgisayarınızla ilgili soruları e-posta ile ya da telefonla soramazsınız.
2. Destek bölümünü aradığınızda karşınıza çıkan mesajı sonuna kadar dinlemeden mesaj bırakma seçeneğine gidip, ne istediğinizi kaydediniz. O mesajda bizim izinli olduğumuz ve iki gün sonra ise geleceğimiz kaydedilmiş olsa da siz bunu bilemediğiniz için ertesi gün bir üst yetkiliye sorununuzla ilgilenilmediğini belirten şikayet mektubu gönderiniz.
3. Evdeki telefonunuz hat vermiyorsa hemen bizi arayın. Biz muhakkak ne olduğunu biliriz.
4. Bizimle bir sorununuzu gidermek için telefonda konuşurken gazete okumaya devam edin. Böylece bizim söylediklerimizi yapmazsınız. Ne de olsa biz kendi kendimize konuşmayı severiz.
5. Bilgisayar kursuna gidiyorsanız orada öğrendiklerinizi denemek için kendi bilgisayarınıza ve arkadaşlarınızın bilgisayarlarına yeni sürücüleri kurunuz. Böylece sistem çalışmaz hale geldiğinde bize gece yarılarına kadar çalışacak fırsat vermiş olursunuz.
6. Bize kolay kolay teşekkür etmeyin. Ne de olsa biz bu işi severek yapıyoruz ve bu iş için para alıyoruz.
7. Yeni bir yazılımı sisteminize kurup bir sorun yaşadığınızda, bilgisayarınıza yeni bir yazılım kurup kurmadığınız sorusuna kesinlikle kurmadım cevabını verin. Böylece ne olduğunu anlamamız daha uzun sürecektir.
8. Eğer farenin kablosu sizi çok rahatsız ediyorsa kablonun bir kısmını monitörün ya da sistem ünitesinin altına sıkıştırın. Bu kablolar çok dayanıklıdır, hiç bir şey olmaz, ezilmez.
9. Klavyenizdeki bir tuş çalışmıyorsa hemen klavyenin değiştirilmesini talep edin. İçecek ya da yiyecek döküldükten sonra çalışmayan klavyeyi niye size vermişler ki.
10. Sistemi kullanırken “Emin misiniz?” ya da “Are you sure?” mesajı aldığınızda ne olduğuna bakmadan hemen “evet” ya da “yes” cevabını tıklayın. Emin olmasaydınız o işlemi niye yapmak isteyesiniz ki.
11. Lazer ya da inkjet yazıcının kartuşunun değişmesi gerektiğinde muhakkak bilgi işlemden birisini çağırın. Kartuş değiştirmek olağanüstü zor bir iştir ve el kitaplarına göre üniversitelerin nükleer fizik bölümünden diploma alınmış olmasını gerektirir.
12. Bilgisayarınızda bir sorun yaşadığınızda sekreterinize talimat vererek düzelttirmesini isteyin. Böylece sorunun ne olduğunu bilmeyen bir üçüncü kişi ile konuşmaya başlarız.
13. 30 MB civarında bir film eklenmiş mesaj aldığınızda bütün tanıdıklarınıza forward edin. Ne de olsa bizim mesaj sistemlerimizde sınırsız kapasite var ve internet hatlarımız hep boş.
14. Uzun yazı dosyalarını yazıcıdan basmak için ufak parçalara bölmeyin. Bir defada 300 sayfa yazıyı yazıcıya gönderin ki, sizden sonra bir sayfa yazıcı çıktısı almak isteyenler bekleyebilsin.
15. Bilgi işlemden birisine hafta sonunda markette rastlarsanız muhakkak bilgisayarla ilgili bir soru sorun. Ne de olsa biz yirmi dört saat yedi gün çalışırız.
16. Eğer çocuğunuz bilgisayar bölümünde okuyorsa hafta sonu sizin bilgisayarınızı kullanabilmesi için ofise getirin. Böylece pazartesi sabahı yasal olmayan yazılımları sistemlerden nasıl sileceğimizi bulmaya çalışırız. Üstelik bu yazılımlar şirketin uygulamalarını çalışmaz hale getirmiş olabilir. Biz tekrar kurarız.
17. Evde kullanmak için isimsiz toplama bir bilgisayar alıp, çalıştıramadığınızda hemen ofise getirip, bilgi işlem bölümüne verin. Bir an önce çalıştırılmasını isteyin ki evdekiler quake, doom, unreal oynamaya başlayabilsinler. Ne de olsa bizim bütün gün internet’te dolaştığımızı herkes biliyor.
18. E-postalarınızın ekindeki tüm dosyaları açın. Tehlikeli olduğunu bilseniz dahi tehlike sizi etkilemez. Virüs bula bula sizi mi bulacak?
19. Bizi bilgisayarınızı başka bir yere taşıtmak için çağırdığınızda, cihazı yarısına kadar kartpostallar, bebek, çocuk veya manzara fotoğrafları, doldurulmuş maket oyuncaklar, kurutulmuş çiçekler altında bırakın. Bizim kendimize ait bir yaşamımız yok, tek görevimiz bunların arasından sistemi bularak sizi memnun etmek.
20. Hiçbir şeyi hiçbir zaman not almayın. Oluşan hata mesajlarını tekrar oluşturmaya çalışarak ne olduğunu anlamak bizim işimizdir.
21. Eğer bilgi işlem departmanından çağırdığınız bir kiti hemen yanınıza geleceğini söylediyse, yerinizi kahve veya çay almak için terk edin. Bu sayede teknisyene bilgisayarınızın şifresi gerekli olduğunda orada bulunmazsınız. Yüzlerce bilgisayarın ekran koruma modundan çıkış şifresini hatırlamak bizim için çocuk oyuncağıdır.
22. Yardım masasını aradığınızda ne istediğinizi belirtin, yapmak istediğinizi nasıl yapamadığınızı belirtmeyin. Eğer mesaj alamıyorsanız, bilgisayarınızı açmadığınız için bunun oluştuğunu siz bilmek zorunda değilsiniz.
23. Bilgi işlem size yüksek öncelikli bir elektronik posta gönderdiyse okumadan hemen silin. Onlar sadece test amaçlı elektronik posta gönderirler.
24. Bilgi işlem elemanı masasında yemek yiyiyorsa, doğrudan yanına gidin ve tüm içinizi boşaltın, söylemek istediklerinizi söyleyin. Biz size hizmet etmek için buradayız.
25. Acil bir mesajın tamamını büyük harflerle yazarak gönderin. Bu sayede mesaj sunucusu hemen o mesajı alıp, bekletmeden, öncelikli olarak ilgili yerlere dağıtacaktır.
26. Fotokopi makinesi çalışmadığında bilgi işlem destek grubunu arayın. Sonuçta o da elektronik bir cihaz.
27. Evdeki bilgisayarınızda bir sorun olduğunda şirkete getirin ve bilgi işlemdeki kişilerin masasına kime ait ve sorunun ne olduğuna dair bir not bırakmadan cihazı bırakın. Biz bulmaca çözmeye bayılırız.
28. Bilgi işlemden kişiler size bilgisayar monitörlerinin içinde kartuş olmadığını söylediklerinde itiraz edin ve onlara yanıldıklarını ispat etmeye çalışın. Biz anlamsız şekilde bilgisiz karşılıklı tartışmayı severiz.
29. Telefonla konuştuğunuz bilgi işlem elemanı hemen yanınıza geleceğini söylediğinde ona; “Hemenden, kaç hafta anlamalıyım?” diye sorunuz. Bizi bu şekilde motive etmeniz çok olumlu bir yaklaşım.
30. Eğer yazıcıya gönderdiğiniz bir doküman çıktısını alamıyorsanız, aynı dokümanı yirmi defa daha yazıcıya gönderin. Böylece yazıcıdaki boşlukları doldurup, yazının çıkmasını sağlayabilirsiniz.
31. Eğer hala yazıcıdan çıktı alamıyorsanız, aynı yazıyı firmadaki değişik tüm yazıcılara gönderin. Muhakkak bir tanesi çalışacaktır.
32. Hiçbir şekilde teknik terimleri öğrenmeyin.. Siz, “Bu şey birden durdu” dediğinizde “şey”in ne anlama geldiğini biz muhakkak buluruz.
33. Sistemdeki yardım dosyalarını, kullanıcı kitaplarını okumayın. Onlar sadece teknik adamlar içindir...

Süper Kahraman Spiderman...


Kahramanlar arasında sanırım en abazanı bu Spiderman olsa gerek... Ondan başka düz duvara tırmanan başka süper kahraman tanımıyorum çünkü.. :)
Mary Jane mafetti adamı yav..
Bir verse de adam duvarlardan iniverse artık..
Ama sanırım 3.sünde de varmiyor teyzem. Çünkü 2007 'de seriye bir halka daha ekleniyor... http://www.imdb.com/title/tt0413300/ Bu resimde de görüldüğü üzre Spiderman bu durumdan fena yorulmuşa ve efkarlanmışa benziyor. ;)

Overdose!

Cankan, Boys Anılar, Yurtseven Kardeşler birleşip tek grup olsa da, bir defada overdose alıp ölüversek, yavaş yavaş acı çekeceğimize!...

Günün Sorusu: Bir erkeğin cinsel organının büyük olduğu dışarıdan anlaşılır mı?

Soru neyse de cevaba koptum! :D
H.Dümen, büyük adamsın vesselam...

Italya'ya gidiyoruz da... :p

Dünyanın en kötü askerleri Avusturyalı'lardır. Tanrı, onlar da zaferin tadına varsın diye İtalyan'ları yaratmıştır!
-Napolyon
Burdan da ne olduklarını ne olmadıklarını görebilirsiniz:
http://www.infonegocio.com/xeron/bruno/italy.html

SÜPER TEORİ

Bir bufalo sürüsü en yavaş bufalonun hızında hareket eder. Sürü saldırıya uğradığında ilk olarak en arkadaki zayıf ve yavaş olanlar öldürülür.
Bu doğal seleksiyon sürünün tümü için yararlıdır çünkü sürünün genel hızı ve sağlı bu zayıf üyelerin ölümü sayesinde korunur. Aynı şekilde insan beyni de en yavaş beyin hücrelerinin hızında çalışır. Bugün bildiğimiz gibi alkolün aşırı tüketimi beyin hücrelerini öldürmektedir.
Ancak doğal olarak, alkol en yavaş ve zayıf beyin hücrelerine saldırmaktadır.
Bu yolla rakının ve/veya şarabın düzenli tüketimi zayıf beyin hücrelerini öldürerek beynin daha hızlı ve etkili bir makine olmasını sağlamaktadır.
İşte bu nedenle bir kaç kadehten sonra her zaman kendinizi daha zeki hissedersiniz.

İÇELİM AKILLANALIM ARKADAŞLAR...

İtalya'dan döndük... :)

İki uç nokta farkettik italya'da, Tarihleri vezir; insanları rezil! Tarihi fevkalade fakat çoğunda ingilizce açıklama bile yazmamışlar. Büst yapmışlar ismi var. Peki kim bu adam? Ne yapmış da büstü, heykeli yapılmış? Bilgi yok. Varsa da italyanca! Ne harika değil mi? Neyse... Favorilerim Michelengelo (özellikle David ve bitirmediği son çalışması), Cennetin kapısı (işçiliği) ve Medici'lerin sarayındaki deniz kabukları, inci, mermer vs.. den yapılmış kolaj masalar.. O neydi yavv?.. Resimlerini çekmemize izin yoktu o yüzden gösteremiyorum. Tarifi bile çok zor. :

Adamlar rönesans döneminde sanatın dibine vurmuşlar... Parası olan (mesela kiliseler) bastırmış parayı, Raffaello gel abicim şu tavanı bir dolduruver, Hey Mic! (Michelengelo), sen de bana bi kaç heykel yont abicim... Leo (Leonardo Da Vinci), üstad görmüyor musun tavanın üst sağ çarprazında boşluk bırakmışsın?! Ne iş? Git bi icat yap olmuyor böyle.. Şeklinde diyaloglarla sanata ve sanatçıya fazlasıyla destek vermişler.. Breh breh!
( Birkaç resim veriyorum şimdilik... :)







İsa-Musa-Revivo

Dünyayı değiştiren altı Musevi'nin hikayesi..
1- Musevi Musa; insanlara 'Sizin aklınız var. Neden köleliği kabul ediyorsunuz, aklınızı kullanın' demiş.
2- Musevi İsa; 'Aklınız var, ama bunun yanında kalbiniz de var duygularınıza da önem verin' demiş.
3- Musevi Marks; 'Aklınız var, yüreğinizin sesini de dinliyorsunuz, ama karnınız açsa neye yarar' demiş.
4- Musevi Freud; 'Aklınız var, yüreğinizin sesini de dinliyorsunuz, karnınız da tok, ama seks hayatınız sakatsa neye yarar' demiş.
5- Musevi Einstein; 'Bu yukarıda söylenenlerin hepsi İZAFİDİR' demiş.
6- Musevi Revivo; 'Sittir edin bunları, Cimbom'a nasıl koduk ama' demiş...

'Osmanlıca' bilgisayar terimleri :)

Görev çubuğu: Değnek-ül vazife.
Çift tıklama: Tıkırtı-ül tekerrür.
Administratör (Sistem Yöneticisi): Sahip-ül edevat.
Software (Yazılım): Edevat-ül yumuşak.
Hard disk (Sabit disk): Edevat-ül civanmert.
Anti spyware: Müdafa-ül hafiye.
Mouse: Zındık faresi.
Klavye: Taht-ül hurufat.
Power supply: Kuvvet macunu.
Belgelerim: Hazine-i evrak.
Internet: Allame-i ulul arz.
Google: Kaşif-ül al”.
Google earth: Seyr-ül arz, kaşif-ül arz.
Denetim masası: Sehpa-i saltanat.
CD-rom: Pervane-ül hafıza.
Ekran: Perde-ül temaşa.
Kasa: Kaide.
Enter: Duhul.
Virüs: Deyyus.
Antivirüs: Akıncı.
MSN: Elçi.
Hacker: Deyyus-ül-ekber.
Hata raporu: Malumat-ül kabahat.
Mail server (Posta sunucusu): Divan-ül mektubat.
Messenger: Havadisçi.
Chat: Muhabbet-ül sabi.
Ctrl alt del: Has, tımar, zeamet.

Anlamıyorum!!! (Borsa verileri)

Borsa verileri gösterilirken USD ve Euro değerleri yükseliş kaydettiğinde neden yeşil ile; düşüş kaydettiğinde ise kırmızı ile gösterilir?!
Yabancı para birimlerinin (yatırım dahi olsa) Türk Lirası karşısında değer kazanması harika bir durum mudur? Normalde tam tersi olması gerekmez mi?
Anlamıyorum!!!

Bilgisayar ve Kadın

BİLGİSAYAR ve KADIN

* INTERNET Kadın: Zor kadın. Kimsenin kendisine bağlanmasını istemez.
* SERVER Kadın: Ne zaman onu istesen meşguldür.
* WINDOWS Kadın: Herkes bir işi doğru düzgün yapamadığını bilir ancak yine de kimse onsuz yapamaz.
* EXCEL Kadın: Çok şey yapabildiğini söylerler ama sen sadece onun dört temel özelliğini kullanırsın.
* WORD Kadın: Her zaman bir sürprizi vardır ancak dünyada onu çözebilmiş kimse yoktur.
* DOS Kadın: Bir zamanlar herkes ona sahip oldu ancak şimdi kimse istemiyor.
* BACKUP Kadın: Diğerinin yapamadığı "işler" için daima bir yedek bulunmalı ;)
* VIRUS Kadın: ("Eş" diye de bilinir!) En beklenmedik zamanda gelir, bir güzel yerleşir ve bütün kaynaklarını tüketir. Onu "Uninstall" etmek istersen birşeylerini de beraberinde götürür. Ancak onu tutmakta ısrar edersen herşeyini götürür!
* SCANDISK Kadın: İyidir ve sana yardım etmek ister ancak bunu neden yapmak istediğini bir türlü anlayamazsın.
* EKRAN KORUYUCU Kadın: Hiçbir işe yaramaz ama en azından eğlenceli olabilir.
* MICROSOFT Kadın: Tanıştığı tüm erkekleri kontrolünde tutmak ister. Bunu yaparken de onlar için en iyisini yaptığına erkekleri ikna etmeye çalışır.
* E-MAIL Kadın: Söylediği on şeyden dokuzu işe yaramaz...
* GOOGLE Kadın: Aradığın herşey onda.


BİLGİSAYAR ve KADIN 2

İkisi de elektrik almak ister..J
**İkisi de hiçbir şey yapmıyormuş gibi gözükse de arka planda kullanıcıdan habersiz bir çok iş yürütür..
İkisinde de ne kadar çok paranız varsa o kadar iyi “donanım”lısına sahip olursunuz.
**İkisinin de durup dururken niye bozulduğunu anlayamazsınız.
İkisi de alışkanlık yapar
Verim almak için ikisine de nazik davranmak gerekir.
**Ne kadar iyisini alırsanız alın 2-3 sene sonra daha iyisi çıkacağı için değiştirmek istersiniz.
İkisi de erkekler için olmazsa olmaz severiz yani…
İkisini de ne kadar iyi kullanırsan kullan sonunda saç baş yolduran cinslerdir.
**İkisi de belirli aralıklarda error verir.
İkisi de hassastır sağı solu pek belli olmaz bir hard disc yakar diğerinin migreni tutar.
İkisi de bozulduğunda hiçbir dediğinizi yapmaz
İkisinin de başkaları tarafından kullanılması istenmez.
***Ve en önemlisi ikisinin de hafızası çok güçlüdür hiçbir boku unutmaz. O yüzden dikkat etmek gerekir.

10 Kasım (68.Yıl)


M.Kemal'in ölümünün 68. yıldönümünde okuma-araştırmalarım sırasında Falih Rıfkı ATAY'a ait daha önce (maalesef) duymadığım/bilmediğim bir tanımlamaya rastladım... Bu, M.Kemal'i en iyi anlatan kelimeler olarak zihnimde kazındı!


"Büyük eser yapılması, olanaksızlaşacak bir zamanda olmayacaktır. Bizden sonra gelecek yaratıcılar daha doğmadılar. Onların bütün onurları, şanları ve eserleri, her ne olacaksa doğmuş ve doğacak olanlar için, büyüklük fırsatları değil midir? Gazi, yeni Türkiye'yi çocukluğundan beri kendi benliğinin dibinde yaratmağa başlamıştı. Öyle bir zeka gibi, öyle bir düşünüş ve duyuş yeteneği gibi, O'nun sabrı ve enerjisi olmadıkça O'na benzeyemeyiz. Bir fıkrasından, bir öyküsünden, bir yazı ya da söylevinden hemen anladığımızı sandığımız Gazi, aradıkça yeni bir giz verir. Yaklaşılan bir dağ gibi büyür. Asıl, O'nu elimizle tuttuğumuz zamandır ki, artık tümünü hiç göremeyiz."

Falih Rıfkı ATAY

Bu ülke için yaptıklarına minnettarız...
M.Kemal hakkında söylenen, yazılanların daha fazlası:

Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Nedeniyle Atatürk'ün Nutku - Orijinal

Türk Milleti! Kurtuluş savaşına başladığımızın 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanınen derin sevinci ve heyecanı içindeyim. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir. Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır. Büyük Türk Milleti, On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiç birinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti! Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933

Cumhuriyetin 10. Yıldönümü Nedeniyle Atatürk'ün Nutku - Yeni Türkçe
Türk Ulusu!
Kurtuluş Savaşı'na başladığımız 15'inci yılındayız. Bugün cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır. Kutlu olsun! Bu anda büyük Türk Ulusunun bir bireyi olarak, bu kutlu güne kavuşmanın en derin sevinici ve coşkunluğu içindeyim. Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk Kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki başarıyı, Türk Ulusunun ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimle yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı hiçbir zaman yeterli görmeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en bayındır ve uygar ülkeleri düzeyine çıkaracağız. Ulusumuzu en geniş refah araç ve kaynaklarına sahip kılacağız. Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bize zaman ölçüsü geçmiş yüzyılların gevşetici görüşüne göre değil, çağımızın hız ve hareket kavramına göre düşünülmektedir. Geçen zamana oranla, daha çok çalışacağız. Bunda da başarılı olacağımıza kuşkum yoktur. Çünkü Türk ulusunun karakteri yüksektir. Türk ulusu çalışkandır. Türk Ulusu zekidir. Çünkü Türk Ulusu, ulusal birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Çünkü TürkUlusunun yürütmekte olduğu yükselme ve uygarlık yolunda, elinde vekafasında tuttuğu meşale, müsbet bilimdir. Şunu da önemle belirtmeliyim ki, yüksek bir insan topluluğu olan Türk Ulusunun tarihsel bir niteliği de, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki ulusumuzun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan zekasını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusuna ara vermeden ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmek ulusal ülkümüzdür. Türk ulusuna çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün insanlığa gerçek huzurun sağlanması yolunda, kendine düşen uygarca vazifeyi yapmakta başarılı kılacaktır. Büyük Türk Ulusu! Onbeş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde başarı vaat eden çok sözlerimi işittin. Mutluyum ki, bu sözlerimin, hiçbirinde, ulusumun, hakkımdaki güvenini sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı inanç ve kesinlikle söylüyorum ki, ulusal ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk Ulusunun büyük ulus olduğunu bütün uygar dünya, az zamanda, bir kere daha tanıyacaktır. Hiçbir an kuşkum yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük uygar niteliği ve büyük uygar yeteneği, bundan sonra ki gelişmesi ile, geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Ulusu!
Sonsuzluğa akıp giden her on yılda, bu büyük ulus bayramını daha büyük onurla, mutluluklarla, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
29 Ekim 1933

Nietzsche'nin sanılan Şebnem Ferah şiiri


Korkarak Yaşıyorsun

Öyle bir hayat yaşıyorum ki,
Cenneti de gördüm, cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de
Bazıları seyrederken hayati en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım
Öyle bir rol vermişler ki
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım hem güldüm halime
Sonra dedim ki "söz ver kendine"
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin
Öyle bir hayat yaşadım ki, son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundandı
Anladım...



Not: Nietzsche'ye ait olmadığının kesin kanıtları:
https://eksisozluk.com/entry/9856541

Şebnem Ferah bu şiiri "Korkarak Yaşıyorsun" adıyla şarkı yapmıştır. Bkz: https://www.youtube.com/watch?v=fSqhdof5ubk

Not2: "Nietzsche'den sevgilisi Salome'ye gönderdiği bir mektuptan alıntı" diye dolanır durur internette!

Arkadaşlık Haftası

Eski Türklerde Askerler savaşırken arkadan gelecek herhangi bir saldırıyı kontrol edebilmek için sırtlarını bir ağaca, kaya veya taşa vererek ok atarlarmış. Atalarımız genelde bozkır hayatı
yaşadıkları için bu sırt dayanan nesne genelde bir tas veya kaya olurmuş. Yıllar sonra bu sırt dayanan taşın ismi ARKA-TAŞ dan ARKADAŞ seklinde dilimize yerleşmiş ve bugün bile güvenebileceğimiz bizi arkadan vurmayacak olan samimiyetine güvendiğimiz kişilere verdiğimiz isimdir.
Aşk ve arkadaşlık bir gün yolda karşılaşırlar. Aşk, kendinden emin bir şekilde sorar;
-Ben senden daha samimi ve daha cana yakınım sen niye varsın ki bu dünyada?
Arkadaşlık cevap verir:
-Sen gittikten sonra bıraktığın gözyaşlarını silmek için...

Hiç bir zaman arkadaşsız kalmamanız dileğimle.
Bu hafta ulusal arkadaşlık haftası..

Atatürk Arboretumu

Arkadaşlar, İstanbul'da bir açıkhava bitki müzesi var ki mutlaka gidilip görülmesi gerekir.
Özellikle ilkbahar başlar, doğa canlanırken ziyaret etmelisiniz.
Bunu aslında tamamen internette "nasıl gidileceğini" bulamayanlar için yazıyorum. Araştırdım hangi vasıta ile gidilir diye fakat bütün tarifler tekerlekli taşıta sahip olanlar için yapılmış!!!
Atatürk Arboretumu'na nasıl gidilir?
Taksim'den kalkan 42T -Bahçeköy-Taksim yahut 4.Levent Metro'dan kalkan Bahçeköy-4.Levent Metro otobüsleri ile...
Size dev bir kıyak yapıyor ve aramadan kalkış saatlerini de bulabileceğiniz aşağıdaki linkleri veriyorum;
Yakında fotoğraf çekimine de gideceğim, o vakit resimleri de buraya çıkarırım. ;)
Saygılar...

Not: Açıkhava bitki müzesi sadece hafta içi ziyarete açık, hafta sonu girmek için üye olmanız ve bir sürü prosedür ve yıllık ücret gerekiyor, hatırlatırım.

http://www.iett.gov.tr/saat/orer.php?hid=hat&hatcode=42T&BtnDetay.x=46&BtnDetay.y=5
http://www.iett.gov.tr/saat/orer.php?hid=hat&hatcode=42M&BtnDetay.x=37&BtnDetay.y=10

Cumhuriyet tarihinin en büyük mitingi!



Cumhuriyet tarihinin en büyük mitingi Ankara Tandoğan'da 14 Nisan 2007 Tarihinde karanlığa bir cevap olarak gerçekleştirildi.
Ulusal uyanış başladı ve şimdiye dek verilmesi gereken cevap geç de olsa verildi. Ama en azından iş işten geçtikten sonra olmadı, bu da büyük bir gelişme.
Çankaya'ya anti-laik bir ismin çıkma ihtimaline karşı bir tepki vermek amacıyla ADD (Atatürkçü Düşünce Derneği) tarafından düzenlenen miting umarım amacına ulaşır ve gereken dersler alınır.

Ancak; bu miting, eşzamanlı olarak İstanbul'da da düzenlenemez miydi merak ettim doğrusu?

Ülkemizin tüm yurttaşlarını sorumluluklarını yerine getirmeye davet ediyorum, Laik Türkiye Cumhuriyet'ini ilelebet yaşatmaya...

TOSHIBA SATELLITE A200: NT1TS

Sağlık bakanlığı ve Vakıfbank çalışanları için yapılan kampanyadaki modellerden biri olan "Toshiba Satellite A200: NT1TS" modelini size buradan anlatmak istiyorum. Sebebi ise almak isteyipte detaylı bilgiye ulaşamamış olmamdan kaynaklıdır. Fakat aldım ve benimle aynı derdi paylaşanlar için buradan resimleriyle beraber anlatacağım ;)

Ürün elime başvurumdan sonra yaklaşık 4 hafta içerisinde ulaştı. Her ne kadar fazla talep görmediğini düşünsem de bu zaman epey bir fazla geldi bana.

Ürünle birlikte gelmesi gereken Office 2007'nin bir yazı ile maalesef gelemediğine şahit oluyorsunuz! Çünkü Office 2007'i Microsoft bize gönderecekmiş?!
Neyse, en azından gönderileceğini bilmenin rahatlığıyla bir oh çekebiliriz.
Vakıfbank'ın sitesinde yazanlardan farklı bir model gelmediği için de şükredebiliriz aslında :)
Çünkü vaadedilenle birebir aynıydı. A200'de tek hoşuma gitmeyen (ki böyle harika konfigürasyona sahip bir dizüstünde en azından GeForce 7400 kullanılamaz mıydı?) grafik işlemcisi oldu. Bu arada belirmek isterim, ekran kartına 256 MB ayırmışlar fakat ben nasıl azaltabileceğimi bulamadım. Bulan varsa beri gelsin :)
Sistemin belleğinin %60'tan fazlası kullanılıyor. Sadece açılışta! Bir kaç program açtığınızda HDD'i de kullanması kaçınılmaz olacak gibi görünüyor. Bu da epey bir performans kaybettirecektir! HDD'i 160 GB/5400 RPM ve çift partition yapılmış.

Klavyesinde anlamadığım bir aralık var; F tuşları ile ana kısım arasında ince bir boşluk? Sadece 2 adet led'in bulunduğu bu kısım neden aralanmıştır pek anlayamadım.
Arka tarafında hiç bir giriş çıkış olmaması da hoşuma gitmeyen özelliklerden. Güç girişi sağ yanda DVD-RW'ın arkasında duruyor. Ağ bağlantısı ve Dial-up soketleri de biri bir yanda öbürü öbür yanda olacak şekilde konulmuş. Yine her iki tarafta 2 şer adet USB girişi mevcut. Ha bir de VGA çıkışı da var. Daha büyük bir monitöre görüntü verebilmek için (ki ben öyle yaptım). S-Video çıkışını da unutmayalım. O da sol tarafta.
Sol tarafta bir de Mini DVI girişi ile PCMCIA soketi var.
Ön tarafa gelecek olursak kart okuyucu, mikrofon ve kulaklık girişleri ve ses açma/kapatma düğmesi pek bir kullanışsız yere konmuş! Özellikle kulaklık ve mikrofon yerleri bana göre facia! Çok kullanışsız yerdeler! Hemen hemen aynı yerde bir switch var (ki ben bayağı bir uğraştım bunu bulmak için) Wireless switchi. Wireless'ı çalıştırmak için burayı bulana kadar 5-10 dk. uğraştım!
En enteresan bulduğum özellik ise mouse pad kısmının çift işlevli olması idi. Buradaki belli bir bölgeye parmağınızla tıkladığınızda altta mavi ışık yanarak size yapabileceklerinizle ilgili bir mönü sunuyor. Sırasıyla e-posta, radar (sonra anlatacağım), resimler kısayolu ve hemen alt sırada da 3 tane programlanabilir dokunma tuşu. Sağında ise ses artırma/azaltma kısmı. Resimde daha iyi anlayabilirsiniz.
Son olarak monitörünün hemen üzerinde ve ortada 1.3 MP lik bir kamera var. Neticesi de yabana atılmaz.
Üründe Bluetooth'da var bilmeyenler için bildirelim...

Performansını henüz test edemedim, bir kaç oyun yükleyip burayı güncellerim o zaman bakarsınız artık ;)

Dış kapağı parlak siyah bir plastik kaplama. Fakat eşşek kadar TOSHIBA yazısı olmamış. Biraz daha klas olabilirdi. Ne biliyim küçük, parlak ve silinmesi zor kabarık bir arma gibi...

Yazılımlara gelince; Microsoft Vista Home Premium Türkçe/İngilizce, InterVideo WinDVD, DesktopSMS (ne işe yarar bilmem), DVD MovieFactory for Toshiba,
eTrust antivirüs yazılımı ürünle birlikte 2 yıl güncellemeliymiş.


Güncelleme: 01 Aralık 2007Oyunlardan bahsetmek istiyorum. Gerçi "lar" demek pek doğru olmaz ama :p
NFS Carbon'dan başka bir oyun oynamadım diyebilirim bu dizüstü ile. Performansı orta karar diyebilirim. Tam detay ile değil de normal ayarlarla sorunsuz oynayabilirsiniz.
Ancaaak; MS Vista' nın performansı HDD'te yer azaldıktan ve uzun bir dönem kullanıldıktan sonra yerlerde sürünüyor! Bir çok program "yanıt vermiyor" mesajı görüntüledikten sonra bir süre bekleyerek açılabiliyor. Bu arada ben bir bilişim teknolojileri uzmanıyım ve dizüstü bilgisayarıma çok iyi bakıyorum. Gereksiz programlar kurmuyor; gerekli bakımları yapıyor ve de virüs ve trojan gibi kımıl zararlılarından uzak duruyorum. Bütün bunlara rağmen sistemin performansını artıramıyorum. Bu gidişle ya XP'ye ya da bir yolunu bulup Leopard'a geçiş yapacağım ;) MacOS Leopard'ı gördükten ve kullandıktan sonra; herşey yalanmış bunu anladım :D
Sevgilerle...

Resimler: